Fikri ve Sınai Mülkiyet

 

İnsanoğlunun yaratma dürtüsü varolduğu andan beri hayatın her köşesine damgasını vurmuştur. Ateş yakabilmek için elindeki nesneleri özel yöntemlerle kullanmış, avlanmak ve korunmak için ise yine farklı aletleri üretebilmiştir. Bunlarla kalmamış, buluşlarını ve yaşamından kesitleri mağara duvarlarında tasvir edip, ‘eser’lerini gelecek nesillere, yaratıcıları doğrudan tanınmasa da, fikrî mülkiyet diliyle sergilemiştir. Görüldüğü gibi, bazen güncel hayatta karşılaştığı sorunlara çözüm arayışıyla, bazen fikirleri ve düşüncelerini ifade edebilmek amacıyla ortaya çıkarılan ürünler insanın doğasında varolan ve dizginlenemeyen yaratıcılık insiyâkını yansıtmaktadır.

Bugün, benzer şekilde, insanoğlu yine fikirleriyle, düşünceleriyle, bilgi dağarcını kullanarak ve geliştirerek, varlığını tehdit eden küresel ısınmaya karşı önlemler üretmeye ve yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli kullanılmasına yönelik araştırma ve çalışmalar yapmaktadır. Fikrî mülkiyet konusunun son derece dinamik bir alan olması ve genişleyerek ‘yeni’ fikrî mülkiyet dallarının konunun kapsamına girmesi, bugün varılan uygarlık seviyesinin ihtiyaç ve sorunlarına çözüm arayışlarından kaynaklanmış olduğu gibi aynı zamanda gelecekle ilgili kaygılardan, ümit ve isteklerden de doğduğu söylenebilir. Gelişen teknolojiler doğrultusunda günümüzde, fikrî mülkiyet hakları sadece patentler, faydalı modeller, endüstriyel tasarımlar, fikir ve sanat eserleri, coğrafi işaretler, markalar, know-how ve ticarî sırlarla sınırlı kalmayıp, entegre devre topografyaların, veritabanlarının, genetik kaynakların, yeni bitki çeşitlerine yönelik ıslahçı haklarının, biyoteknolojik buluşların, geleneksel kültürel/folklorik ifadelerin ve bilginin korunmasını da kapsamına almaktadır.

Yaratıcılığın ve yenilikçiliğin geliştirilmesi ve teşvik edilmesinin yanısıra, fikrî mülkiyet varlıklarının ve haklarının korunması, ancak bu konuda duyarlı bir bilinç oluşturulması ve farkındalık yaratılmasıyla mümkün olabilir. Bu noktada, bilim yuvaları olarak faaliyet gösteren üniversite ve diğer eğitim kurumlarına büyük görev düşmektedir. Boğaziçi Üniversitesi’nin Robert College’e dayanan geleneğinde, okulun kurucusu ve Amerika’da Maine eyaletinde ilk buhar makinesini geliştiren Cyrus Hamlin, zemin mekaniğinin kurucusu olarak bilinen Karl Von Terzaghi gibi nice eğitmen, bilimadamı ve araştırmacılar bulunmaktadır. Üniversitemiz, kendi geleneğinde var olan yaratıcılık ve üretkenliğini günümüzün çağdaş eğitim ve araştırma imkanlarıyla birleştirip, edebiyat ve sanattan, teknoloji ve bilime uzanan her alanda, insanlığa hizmeti ilke edinmiştir. Bu çerçevede, Boğaziçi Üniversitesi, akademik çalışma ve araştırma ortamının, salt bilim adına özgürce geliştirilmesini bir öncelik olarak görmekle beraber, aynı zamanda içselleştirdiği toplumsal sorumluluk bilinci doğrultusunda, sanayi ve akademi çevrelerinin işbirliği ile yenilikçi, doğayla barışık, daha müreffeh ve mutlu bir dünyaya katkıda bulunmayı amaç olarak benimsemiştir. 

acordeon
1